Sayfalar

23 Ekim 2010 Cumartesi

Gün'ü İçmek


Bu sabah daha fazla uyumayacağım
ve kuşlardan sözedeceğim sana


1.Bardak

Sessizlik mi demiştin yalnızlık mı, hatırlamıyorum. Ben yalnızca çığlıklarını duydum onların. Sert eserdi rüzgar, sen sert bir kahve içerdin. Bedenim zorlardı beni, azalırdı ellerinde acılarım. Hayır, geçmedi hiçbir şey, ne acısı ne sevinci hayatımızın, hiçbiri bitmedi. Tam bu sabahtı, acıyla uyanışım, seni görüşüm, gülüşün; hepsi bu sabah. Sıcak yatağımızda ben yatıyordum, sen rüzgarlarda oturuyordun. Bu sabah gök-yüzüne tekrar hayran kaldığımı nereden anladın?

Martıların da yuvaları olmalı
Hatta kargaların da
Tekrar yaşanıyorsa aynı an
Ya acı ya sevinç olmalı altında


2. Bardak

Sarınıyoruz satılık anne şefkatine bir kere daha annesizliğimizin şerefine. Paketlenip satılıyor imgelerimiz, ayrılıklarımız, aşklarımız. Pakettekiler güzel olmuyor, güzel kokmuyor ama belki tekrar bu sabah da… Yaşam mı demiştin ölüm mü, hatırlamıyorum. Ben yalnızca kokularını düşündüm onların. Sert kokardı ölüm, yaşamı bilmiyorum. Bu sabah, beni sıcak yatağımıza yatırdın, üşümüştüm sen de ısıttın. Peki, kulaklarımı da tıkar mısın? Duymak istemiyorum kuş seslerini, onların seslerini; bana neşeli bir şarkı çalar mısın? Evet, bir sigara daha alabilirim.


Onunla ben evimizi sırtımızda taşırdık
İçimize alınca ağır geldi
Aslında yalnızca sevebilsek yeterdi


3.Bardak

Kalkışa hazırlanıyorlar, çığlıklar ata ata gidecekler. Dertleri gitmek değil, dertleri çok kuru, gevrek. Neden vazgeçtin kahvenden anlamıyorum, çok kalınca acılaşır bunlar. Tamam, bence birkaç dalın ve suyun sorumluluğunu alabilirim üzerime. Gitmeye hazırlandılar, yarın sabah hatta bu akşam farklı olacak dönüşleri, kalsalar da farklılaşabilirdi tabi, değişmeyen değişim… Çikolatanın, aromalı sakızların kokusu uçar, senin kokun dönünce de aynı mı olacak? Bir bardak daha içseydik birlikte, ben yakmadan parmak uçlarımı. Belki bir sigara içimlik mesafe, bir öpücük, bir öpücük daha diğerinden kısa. Biliyorum zaman yok, mekanlar karmaşıklaşmak zorunda, sesler değişmek, nefes almak zorundayız.Temizlemek ve kirletmek, bazılarımız gitmek ve dönmek zorundayız. Öyle gidişler değil bunlar, biliyorum. Gitmek yine de gitmek bazen, yanına bir şeyler alarak ya da almadan. Siyah mı demiştin beyaz mı, susmuş muydun gülmüş müydün kızmış mıydın yoksa, hatırlamıyorum. Ben yalnızca bekledim ve nefes aldım, içime çektim kokunu, tenine dokundum.Açsan bir şeyler hazırlayayım, ocakta çayımız demleniyor.

Var olamayışım oluşuma aykırı
Yapamam artık yalnızca yazabilirim

berfinbinbir.
19 Ekim 2010/Kadıköy

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder