Sayfalar

3 Ağustos 2011 Çarşamba

Sessizlik

Fotoğraflarla birlikte dondurdukları zamana döndüğümü hayal ediyorum, çocukluğuma, doğduğum ana, annemin karnına, annem ve babamın farklı farklı hayatlarına. Nasıl olmalıydım, nasıl olmalıyım?
“ Kim okuyacak yazdıklarımı? ”
“Sen yaz yeter ki” diyor “ben okurum.”
“ Zaten hep sen okuyorsun, sadece sen; hatta bazen yalnız ben.”

Çoğu zaman ben susuyorum, konuşuyorsun; yazıyorum, sen okuyorsun. Biliyorum beni çok seviyorsun, hiç yalnız bırakmıyorsun. Bir gün gözlerimizin önünde bir ölüm görsek, o ürkek sesin çıkar mı bilmiyorum. Ben yazarım ölümü, gördüğümü yazarım, sen okur musun onu bile bilmiyorum.

“Ne yazmalıyım?”
“ Sen aklına geleni yaz, yaz yeter ki” diyor “ben okurum.”

Tükenmez kalemle bebeklerimin suratını boyadım mı, hatırlamıyorsun, hatırlamıyoruz. Sakin konuşuyorsun, sakin olmuyorsun. Yalnızlık neden ağır herkese? Ama ben hiç yalnız kalmıyorum, beni çok seviyorsun, yalnız bırakmıyorsun.

“ Anneler çocuklarını nasıl öper?” diyor
“ Artık bunu konuşmak istemiyorum.”

Radyonun güzelliği, bir sonraki şarkıyı bilmiyor oluşumuz olmalı. Sevmediğim şarkılarda bile değiştiremiyorum; korkuyorum hep bir sonraki şarkının gizemli güzelliğinden. Tanımadığım insanlarla aynı şarkılarda, hiç bilmediğim insanlarla aynı sebeplerden ağlamak istemiyorum. Uzun zamandır ağlamıyorum. Yalnız olsam belki fakat sen beni seviyorsun.

“Herkes hak ettiğini mi yaşar?” diye soruyorum
“ Yaşadığını hak etmemiş biri var mıdır?” diyor.
“ Ben de onu soruyorum” diyemiyorum, dilim boğazıma dolanıyor.

İnsanların sevgileri gözlerine yansıyordur herhalde, nefretleri gibi. Ne hissettiğimizi bilmediğimizde nasıl göründüğümüzü hayal etmeye çalışıyorum, gözümün önüne hiçbir şey gelmiyor. Ona sormak istiyorum, susuyorum.

“Okumaktan sıkılmadın mı?” diyorum
“ Sessiz ol, okuyorum”
“Bundan sonra okumanı istemiyorum, film izlemek istiyorum günlerce.”
“ Sen yazacaksın, ben okuyacağım diyor.”

Bana verilen buyruklardan hoşlanmıyorum ve yerine getiriyorum. Biliyorum beni seviyorsun, sesinde bir güzellik var, benim için hep en güzelini istiyorsun. Yazıyorum.




13 Ocak 2011 Perşembe

Mektup



Bayım, sizi ilgi ve sevgiyle takip ediyorum. Yaptığınız her şey hayatıma bir yenilik katıyor; benim için değerlisiniz. Keşke aklınızdan geçenleri söylemek için hiç vakit kaybetmeseniz de köklü bir yenilik yaşasalar, benim gözlerim ve sizin sözleriniz. Size bu mektubu yazarken, sizi hiç görmemiş ve tanımaya çalışıyor olmayı dilerdim fakat sanıyorum daha önce birbirimizi gördük ve birkaç kez konuşma fırsatı bulduk, hatta hatırlıyor musunuz bilmiyorum size bir kutu vermiştim ve sonra birbirimizi bir daha gör(e)memiştik. Sanırım o güzel, çok renkli kutunun içinde benim gördüğüm, sizin göremediğiniz ya da sizin gördüğünüz ve benim göremediğim bir daha görüşmemizi engelleyecek bir şeyler vardı, tam hatırlayamıyorum affedin. Umuyorum içinden çok şık bir hediye çıkmasını beklemiyordunuz, sizi böyle yanıltmış, böyle üzmüş olmak istemem doğrusu. İtiraf etmek gerekirse bu kutuyu size verip vermemekte çok kararsızdım ilk konuşmamızda, sanırım sandığımızdan daha ayrıydık. Fakat bir an için umut ettim; aynı şeyi görebiliriz diye baktığımız herhangi bir şeyde, bazen görmediklerimizi birbirimize gösterebiliriz diye, üzgünüm.
Bu bir hayran mektubu değil bayım, sizi küçük düşürmeye uğraşan bir mektup hiç değil.
Bazen ölmüş olabileceğinizi düşünüyorum biliyor musunuz? Sesinizi o kadar az duyuyorum ki… Umarım ölmemişsinizdir bayım, umarım geriye dönmemişsinizdir, umarım eskisinden daha iyidir sağlığınız…
Bu aralar sık sık tren seyahatlerine çıkıyorum biliyor musunuz? Ve yine bu aralar denizlerden biraz korkuyor, onlara uzaktan bakıyorum. Bir trene atlayıp raylar boyunca gitmeyi, denizin ıslattığı toprak yollara inmeyi düşünüyorum ve şehirlerimize uzak bahçeye tekrar tırmanmayı. Benimle gelmeniz hoş olur diye düşünmüştüm bir dönem fakat bir bahçe iki kişi için daha tehlikeli olabiliyor çoğu zaman. Birkaç cümlenizi alacağım yanıma giderken ve kendi cümlelerimle geri döneceğim kalabalık şehirlere, banliyö trenlerini aksatmayacağım.
Eğer atmadıysanız kutuyu bir kez daha açıp, yayılacak notaları takip etmenizi isteyeceğim sizden, tabi zor olmayacaksa.
Dilerim güzel bir yaşamınız olur, dilerim güzel yaşamlarla buluşursunuz.
Hatırlayacağınızı umduğum Herhangi bir Kimse

9 Ocak 2011 Pazar

Sevgili Baylar;

"Ubi tu Gaius, ego Gaia"

Felsefenizin yamaçlarından yüzüstü düştüğüm bu toprak
Artık sudan alabildiğine uzak ve bir tek elma yetişmez sizi kandıracak
Uzaklaşıyoruz madem bu coğrafyadan, herhangi bir duraktan
Atlayacağım otobüse fakat son bir sorum olacak…
Burada bu sivil savaşın zencisi olacak kim kalacak?

berfinbinbir
10’ocak’11// 02:14 // Samatya