Sayfalar

22 Temmuz 2010 Perşembe

Bahçe.



Kimsesiz bir gündüzün kıyısından geceye doğru yürümeye başlayan bir kadının öyküsüdür bu, ne zaman biter öykü ne zaman tamamlar kendisini bilinmez. Kendi nefesiyle hissettirecektir size en derin yarasını. Yarasın güzel insanlar.

1. “Yeni Dünya”ya Doğru

“Hayır efendim ben yürümüyorum. Toprak bu ayaklarımın altından kayan, ve azalan bu korkunç gece benim soluklarımda. Bir köprünün üstünde sallanan eteklerim yalnızlığımın kapılarını zorluyor, çok şiddetli bir rüzgar gibi yumrukluyor. Ben artık yürümüyorum, tırmanıyorum en derin bahçeme doğru. Denizlerin ağladığı ıslak toprağı hissediyorum topuklarımda. Uzun elbisem kir içinde, saçlarım çamurdan yüzüme yapışıyor. Duramıyorum, o kadar eminim ki ben dursam dünya duracak benimle, engel olamıyorum. Yılanlar yürüyor su yollarında, takipteyim.
Gözlerim kapalı, açarsam eğer…

Gittikçe azalıyorum, eteklerim köprüde.
Ne kadar küçüğüm, ne kadar küçülüyorum.
Kilometrelerce uzakta insanlar, evler, araba sesleri, kirli su birikintileri..
Kilometrelerce uzaktayım.

Açarsam eğer gözlerimi…

Bir toprak parçasında görüyorum çocukluğumu, çalılıklarda ilk-gençliğim, ağaç kovukları bütün sevgililerim. Eskinin acısıyla bir yeni dünya bu, döne döne elimde kalana. İçime sinen benim toprakla alışverişim nefeslerimi ve nefesleri ağaçların benim dünyam. Ne yokuşlar indim çıktım, bu kez tırmanıyorum bir bahçeye, bahçe-de, bahçem-den. Cennet ve cehennem nasıl yakın dilimde birbirine fakat ben bilmediğim bir dilin sanrılarını yaşıyorum. Hayır gerçekten yürümüyorum. Kökünden kopan elimde kalan saçlarımla bağlanan hayatlar bana, kopuyorum gerçekliğimin köklerinden en gerçeğe.

Ağızlarında elma taşıyan yılanlar fark eder mi şimdi bir eksiklik olduğunu?
Merak etmiyorum uzaktaki bir hayatı; kandıran bir ruh, kanacak bir adam yok bahçemde.
Varmak üzere tırmanırken yola
Ve varamadan sona, dinleniyorum ağaçların altında. Her karanlık yeşil şimdi, her karanlık kahveden uzakta toprak rengi…"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder