Sayfalar

8 Aralık 2010 Çarşamba

Sarmaşık Hastalığıdır Dünyanın


Tepe taklak olmuş bir kentin sokaklarında uçuşturan beyaz perdelerini laciverte boyalı bir evin, sedasız bir rüzgar geziniyor. Uzun betimlemelerden sıkılıp ağır kitaplar okuyan kocaların karıları inadına özenle temizliyor kitaplıktaki uzun betimlemelerde boğulan öykü kitaplarını, o kocalar bu öyküyü okuyamayacaklardı bu yüzden yazmalı diyor kocalardan uzak duran kadının biri mum ışıkları tütsünün titrek dumanını işaret ederken, özgürlük; okunmayacağını bilmek yazılanın. Rüzgar, çığlık atmaya bayılan martıları teğet geçiyor, topuk sesleri güçlü kendisi cılız bir kadının pardösüsünü incecik titretiyor, parlak kısa saçlarının bittiği yerde beyaz ensesi parlayan kadının sırtına dokunuyor, içi ipince üşüyor kadının. Satırların bittiği yere yakın, sönecek bir mumun endişesini taşıyor özgür kadın; kapalı kapıların altından, pencerelerin kenarında kalan hiç doldurulamayacak boşluklardan girip rüzgar, ya sönerse mum… Koca, gömülüp teorisine dünyanın görmüyor inadına hayatını temizleyen karısını. Beyaz perde karısının yüzünü okşarken dokunmayı teorize eden koca, kitabını yüzüstü bırakıp sehpaya, kırmızı büyük koltuğundan kalkıyor, pencereye yöneldiğinde sokaktan geçen kadının topuk seslerini duyup bakıyor kısa saçlı cılız kadına, belki beğeniyor, belki karısından başkasına dokunmayı istiyor ilk defa fakat pencereyi kapatıp çekiyor karısına dokunan beyaz perdeyi. Kısa saçlı kadın, biraz daha hızlandırıp topuk seslerini bir yandan yakası hiç kapanmayacak pardösüsünün yakasını kapatmaya uğraşıyor, bir otomobildeki yansımasına göz ucuyla baktıktan sonra tek eliyle pardösüsünün yakasını tutup diğer eliyle saçlarının arasında geziniyor. Otomatik yanan sokak lambalarına sövüp gitgide daha hızlı atıyor adımlarını. Özgür kadın, kocası olmayacağından emin olduğu adamın yan odasında evin içinde yankılanan ayak seslerini dinlerken müziğe uydurmaya çalışıyor parmaklarını, gitgide sona yaklaşan bir öykü yazmanın verdiği huzursuzlukla yaktığı sigaraların dumanını mumlardan uzak tutmaya çalışıyor. Kısa saçlı kadın, yaklaştığını anladığında önce cebinde yıpranmış sarı küçük kağıdı çıkarıp özenle yazılmış adrese tekrar bakıyor, arkasından tek katlı evlerden çok uzakta yapılmış soğuk apartmanların adlarına. Yürüyor; bir apartman, bir apartman daha, bu da değil, buluyor. Özgür kadın, yanındaki koca kitaplığa bakıp başlayıp bitiremediği bütün kitaplara iç çekerken; kısa saçlı kadın, soğukta kızaran fakat hala bakımlı parmaklarından en ileriyi göstereniyle doğru olduğunu tahmin ettiği zile önce usulca, sonra biraz daha hızlı basıyor. Çok geride kalan karı-koca yatakta birbirlerine sırtlarını dönmüş kapanan göz kapaklarına inat kitaplarının son satırlarını okuyor, özgür kadın zil sesiyle irkiliyor, halbuki bunu bekliyordu. Karı-koca, kitaplarını çift kişilik yataklarının yanında duran antika komidinlerinin üstüne bırakıp gece lambalarını kapatıp uykuya hazırlanıyor, kısa saçlı kadın zile bir kez daha basıyor. Özgür kadın, masasından kalkıyor mumları için kapalı tuttuğu kapısını açıp, evin kapısına yöneliyor, bir düğmeyle apartman kapısını açarken hiçbir zaman kocası olmayacak adama gülümsüyor. Karı-koca, kısa saçlı kadının apartmanda yankılanan topuk seslerini duymadan yorgan kavgasına son verip, yatağın iki ucundaki yerlerini alıyor. Kısa saçlı kadın ile özgür kadın birbirlerini görüp, çok sade gülümsüyorlar. Birbirlerine hiçbir şey demeden kısa saçlı kadın, özgür kadının hiçbir zaman kocası olmayacak olan adama sarılıyor. Özgür kadın, içinde rüzgar getiren kısa saçlı kadının bilmeden söndürdüğü mumlara bakıp, kağıtlarını toplarken rüzgar, içinde horultularla uyuyan karı-kocanın bulunduğu laciverte boyalı evden uzaklaşıp, tepe taklak şehrin çığlık atmaya bayılan martılarına yöneliyor…


berfinb. 08'aralık'10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder